10 Nisan 2011 Pazar

Yanılsama.

Kimliğini yitirmiş bir adam, anlamsız hareketler... Kafasında bir takım şeyler var kırık dökük. Başına bir şeyler gelmiş sanki, belki... Her şey birbirinin yerini almış ve içindeki ıssızlığı dolduramamış sanki hiçbir şey. Çıplak yara gibi acıtıyor, bir kadın yıkmış sanki adamı ve bir aşk hikayesi var yarım. Tanımadığı insanlar etrafında, cebinde bir sinema bileti ve bir kaç lira... Adam hiçbir şey hatırlamıyor umarsız, gözlerinde kara bir perde var sanki ve cebinde kırık sigaralar. Bir adres yazılı elinde, peki kapıyı kim açacak ? Rotası kaybolmuş bir gemi gibi, yolu sorabilecek kimsesi yok. Kendini o kadar yitirmiş ki adam, elindeki tek adrese gidiyor ve bir kadın var, faili meçhul. Kasvet kaplamış her yeri, varoluşun ve bitişin resmi gibi. Bir yanılsamadan ibaret sanki hayatı, her şey kırık dökük, paramparça.

Kadın adama bakıyor, adam kadına. Kelimeler hecelerini kaybetmiş, ve susuyorlar. Şimdi ne olacak ? Hayat zaten anlamsız ki adamın içinde yaşadığı, bir kayıp veya bir hata bile anlamını yitiremez daha. Vazgeçebileceği hiçbir şey yok, onu daha da yıpratacak... Adam o an farkeder, düştüğü boşluktan çıkma sebebi ararken aslında sebepsizliğin sonundadır. Hiçliğin, kaybedenliğin, sıradanlığın içinde kaybolmuş ve kendisini yitirmiş, herkes gibi. Keşke attığı adımlar adım, aldığı nefes nefes olsa. Sonunda karar verir adam, hayatı anlamlı kılanın onsuzluk olduğuna, araftan kurtulması gerektiğine ve terk eder bedenini geri dönmemek üzere... Ama ertesi sabah bir başkası olarak uyanacaktır nasılsa, sonraki sabahsa bir başkası. o, hiçliğin bir parçası olmuştur aslında çoktan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder